25 Ekim 2018 Perşembe

İstiklal Marşı yarışmasını kim açtı? "Hikmet Altınkaynak" (25 Ekim 2018-Perşembe Cumhuriyet Gazetesi) -İstiklal Marşı, yurdumuzu işgal eden emperyalist devletlere karşı ulusça direncin, umudun, özgüvenin ve utkunun coşkulu bir refleksidir. Türkiye’de yaşayan herkesin marşıdır.


İstiklal Marşı yarışmasını kim açtı
Hikmet Altınkaynak
25 Ekim 2018-Perşembe
Cumhuriyet Gazetesi

İstiklal Marşı, yurdumuzu işgal eden emperyalist devletlere karşı ulusça direncin, umudun, özgüvenin ve utkunun coşkulu bir refleksidir. Türkiye’de yaşayan herkesin marşıdır.
Güfteyi, Mehmet Akif yazmış, Osman Zeki Üngör bestelemiştir. Bunu herkes bilir. Ama marş yarışmasının açılması, güftenin yazılma süreci pek bilinmez. Cumhuriyet Haftası’nda anlatmak iyi olur diye düşündüm.
Anadolu’da Milli Mücadele başlamıştır. 1920’li yılların başında Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) olan İnönü, Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Rıza Nur’u, Orta Tedrisat Müdürü Kâzım Nami Duru’yu makamlarında ziyaret eder, “ulusal coşkuyu koruyacak”, “milli mücadelenin ruhunu taşıyacak”, “halkın moral değerlerini canlı tutacak”, “Fransız milli marşı olan Marseyyez (La Marseillaise) gibi bir marşa gereksinimimiz var” der. Ordu olarak bir yarışma açtıklarını, güfte için 500, beste için 1000 lira para ödülü vereceklerini, yarışmanın önemini anlatır, bunun duyurulmasını ister.
Dönemin şair ve edebiyatçısı sayılan herkes yarışmaya katılır. 724 şiir gelir. Çok güzel olanlar da vardır, bir türlü karar verilemez. Bakan değişir ve yeni Bakan Hamdullah Suphi (Tanrıöver), bu şiirler arasında marş olabilecek bir güfte bulunmadığı ortaya çıkınca, Mehmet Akif’in yazabileceğini düşünür.
Bir gün Balıkesir Milletvekili Hasan Basri (Çantay) ile karşılaşır. Ondan arkadaşı Mehmet Akif’e rica ederse, bu güfteyi yazabileceğini söylemesini ister. Hasan Basri “para olduğu için yazmıyor, paranın yarışma dışında olduğunu belirten bir yazı yazarsanız, o zaman yazar” diyerek Bakanın yazı yazmasını önerir. O da yazar ama yolda düşüncesini değiştirir, yazıyı vermez. Güfte için para ödülünün kalktığını söyler, “Ben yazıyorum, sen de yazmalısın, 48 saatten az bir zaman kaldı” diyerek, onu yazmaya özendirir.
Mehmet Akif aslında marşı kafasında yazmıştır, masaya oturur yazıya döker, kendine yazılan yazıyı öğrenmeden de yarışmaya katılır ve kazanır.
İstiklal Marşı, Meclis’te birkaç kez okunur, ayakta, dakikalarca alkışlanır. Akif, ‘mükâfat’ın kalkmadığını öğrenince, parayı kabul etmez, Kızılay’a bağışlar.
O Mehmet Akif ki, Milli Mücadelenin içindedir, Mustafa Kemal’in BurdurMilletvekili’dir.
Onun için “Allah benim ömründen alsın, ona versin” diyecek kadar Atatürk’ü seven bir insandır.
O İsmet İnönü ki, Milli Mücadele kahramanıdır. Mustafa Kemal’in en güvendiği silah arkadaşlarındandır. Onun başbakanı, daha sonra ondan cumhurbaşkanlığını devralan Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı, demokrasi için iktidarı yitirmeyi göze alan, cesur, namuslu bir siyaset adamı ve İstiklal Marşı yarışmasını açan, yazılmasını sağlayan bir yol açıcıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 95. yıldönümünü gururla kutluyoruz. Ama Cumhuriyet, Cumhuriyetin kalbi Ankara’da kutlanmıyor! Neden? Sabah akşam Cumhuriyeti kuranlarla uğraşılıyor. İkide bir İnönü hakkında yanlış algı yaratılmaya çalışılıyor. Neden?
Cumhuriyeti, kurucuları Atatürk’ü, İnönü’yü doğru anlamak ve anlatmakvarken, kimileri neden zorla hep yanlış anlar ve anlatırlar? Neden korkuyorlar? Oysa Mehmet Akif “Korkma” diyor! Neden gönülden gelen bir sevgiyle onların adını dile getirmiyorlar? Düşmandan kurtarılan ülkenin, ulusun, kazanılan umudun, utkunun, direncin, İstiklal Marşı’nın hiç mi değeri yok!
Cumhuriyet Bayramımızı yürekten kutluyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder